SÜRAT ve TANIMI
Sürat
denilen kavram, sporda başarıyı belirleyen önemli motorsal yetilerden biridir,
fakat diğer yetilere oranla geliştirilmesi en sınırlı olan genellikle bireyin kalıtsal özellikleri ile
belirlenen, %10 kadar sonradan çalışmalar ile geliştirilebilen bir özelliktir.
Bu
konu hakkında yapılan belli başlı
tanımlar şunlardır:
Zaciorskij,
sürat motorik bir aksiyonu mevcut bir
ortamda en kısa süre içerisinde
tamamlayabilme yetisi” olarak,
Grosser
ise; sporda sürat “bir uyaran sonucunda en
kısa zamanda reaksiyon gösterebilme yetisidir. Başka bir ifade
ile farklı dirençlerde olabildiğince yüksek hızda uygulanan harekettir”
diye tanımlamışlardır.
Genel
bir tanımla “Dış dirençlere karşı, bir
uyaranla başlayan ve belirlenmiş hareketin tamamlanması, belirlenmiş
mesafenin kat edilmesi için geçen zaman
süresinin azlığı ile oluşan fiziksel
bir değerdir”.
Süratin Spor
Açısından Önemi
Sporlarda
gerek duyulan en önemli biyomotor yetilerden biri de, sürat, ya da çok
hızlı bir biçimde yol alma ya da hareket
etme niteliğidir. Mekanik bakış açısına göre sürat, mesafe ile zaman arasındaki
oran ile açıklanır. Sürat terimi üç öğeyi içermektedir.
1.
Tepki süresi
2.
Zaman birimi başına hareket etme
sıklığı
3.
Verilen bir mesafe üzerinde yer
değiştirme sürati
Bu
üç etmen arasındaki korelasyon (karşılıklı ilişki) kişinin, sürat gerektiren
bir alıştırmadaki verimini belirlemesine öncülük eder. Bu nedenle, sürat
koşusunda final sonucu sporcunun başlangıçtaki tepkisine, tüm yarış boyunca yol
alma süratine ve adım sıklığına bağlıdır.
Sprint
yarışlar, boks, eskrim, hokey, takım sporları ve benzeri bir çok sporda sürat
belirleyici bir yetidir. Belirleyici bir etmen olmadığı sporlarda ise
antrenmana sürat etkinliklerinin dahil edilmesi yüksek yeğinlikteki antrenmanın
elde edilmesini destekler. Sonuç olarak sürat antrenmanı nerede ise her spor
için vaz geçilemeyen temel bir yeti olmaktadır.
SÜRATİ ETKİLEYEN ETMENLER
1-
KALITIM
Kuvvet
ve dayanıklılık antrenmanı ile gelişim değerleri karşılaştırıldığında, sürat
antrenmanında, bir kimsenin genetik yapısı tarafından belirlenen doğal yetenek
düzeyi gelecekteki temel verimlerinin belirleyicisidir. Sinirsel süreçlerin
hareketliliği, uyarılma ve engelleme arasındaki çabuk değişim sinir-kas eş
uyumu ve bu eş uyumu düzenleme niteliği yüksek düzeyde motorsal hareket
sıklığını görülmesinin koşullarını oluşturur. Bunun yanında sinirsel uyarıların
yeğinliği ve sıklığı, yüksek düzeyde sürat etkinliklerinin gerçekleştirilmesi
için belirleyici etmenler olarak gözükmektedir.
2-
TEPKİ SÜRESİ
Bir
kimsenin uyarımlara karşı ilk kassal tepki ya da hareketi gerçekleştirebilmesi
arasındaki süreyi belirleyen kalıtsal bir
özelliktir. Tepki süresi; spor alanında basit, karmaşık ve seçme
tepkiler olarak görülmektedir. Basit
tepkiler; önceden belirlenmiş uyarılara karşı verilen istemli yanıt tepkisi ile
belirlenir. Seçme ya da karmaşık teptiler de
ise verilen uyarılardan birisi
seçilmek zorundadır. Bu tür tepkilere doğal olarak tepki süresi basit tepkilere göre daha yavaştır. Gecikme uyaran sayısına bağlı
olarak verilen bir tepki olan refleks süresi (örneğin dış uyarana karşı
kirişlerin verdiği yanıt) karıştırılmamalıdır. İşitsel uyaranlara karşı
antrenmansız sporcular (17-27sn) tepki
verirken antrenmanlı uluslar arası sporcularda bu değer 0,5-0,7
arasındadır.
3-
DIŞ DİRENÇLERİ AŞMA YETENEĞİ
Çoğu
sporda çabuk kuvvet, kasılma kuvveti yada sporcunun kuvvet sergileme yeteneği
hızlı hareket edebilmede belirleyici olana etmenlerdir. Antrenmanlar ve yarışmalarda sporcuların
çabucak hareket etmesine engel olan dış etmenler, yer çekimi kuvveti, araçlar,
çevre (su, kar, rüzgar vb.) ve rakipler tarafından oluşturulur. Bu tür dış
etmenleri aşmak için kişi, kendi çabuk kuvvetini arttırmak zorundadır. Böylece
kas kasılma kuvveti arttırılarak uygulanan beceride kişinin ivmeli bir biçimde
hızının artışı sağlanır.
Çoğunlukla
bir beceri çabucak uygulanmamakta, ayrıca aynı zamanda uzun bir süre içerisinde
de tekrar edilmemektedir. Böylece sürat antrenmanında çabuk kuvvetin
geliştirilmesi, uzun süreli etkinliklerde çabukluğun sergilemesini
kolaylaştıran kassal dayanıklılık gelişimi ile desteklenmelidir.
4-
TEKNİK
Bir
kişinin sürati, hareket sıklığı, tepki süresi ve tekniğin (bir hareketin
optimal düzeyde ve mümkün olan en az enerji ile uygulanması) bir işlevidir.
Etkili bir biçimde hareket yapısının kazanılması kaldıraç kollarının
kısaltılması, ağırlık merkezine doğru uygun bir yol alınması, enerjiyi etkin
bir biçimde kullanarak kolaylaştırılır. Ayrıca antagonist çalışan kasların
istekli ve refleks gevşemelerinin bir sonucu olarak becerilerde yüksek düzeyde
etkinlik sağlamak amacı ile antagonist kasların işlevi üzerine
yoğunlaşılmasıdır.
5-
YOĞUNLAŞMA VE İSTENÇ GÜCÜ
Çabuk
hareketlerin yüksek düzeyde çabuk kuvvete bağlı olarak gerçekleştirildiği
görülmektedir. Bunun yanında bir hareketin sürati sadece sinirsel süreçlerin
hareketliliği ve uyum yeteneği ile değil aynı zamanda da sinirsel uyaranların yüksek düzeyde bir
sıklıkta hareket becerilerine tam olarak
yoğunlaştırılması ile sağlanır. İstenç gücü ve yoğunlaşma
(konsantrasyon) yüksek düzeyde sürat
etkinliklerinin gerçekleştirilmesi için önemli belirleyici etmenlerdir. Bu
açıdan sporcunun istenç gücünü geliştirmek için sürat antrenmanlarında özel
çalışmaların yapılaması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
6-
KAS ESNEKLİĞİ
Doğru
bir hareket tekniğinin ve yüksek sıklıkta hareket yenilenmelerinin
gerçekleştirilmesinde agonist ve antogonist kasların karşılıklı olarak
gevşeme yetenekleri ile kas esneklikleri önemli belirleyici etmenlerdir.
Ayrıca iyi geliştirilmiş eklem hareketin büyük genliklerde (ör: uzun adım
atlama) yapılmasına olanak sağlar. Bilindiği gibi sprint yaparken uzun
adımlarla koşulması önemli bir belirleyici etmendir. Bu bağlamda özellikle
kalça ve dizler için günlük hareketlilik çalışmaları bir zorunluluk olarak
görülmelidir.
SÜRATİ ETKİLEYEN FİZYOLOJİK ETKENLER
1) FİBRİL
YAPISI
Kas Fibrilleri
![]() |
![]() |
ST FT
(Yavaş kasılan)
(Hızlı kasılan)
![]() |
![]() |
![]() |
|||
FTa FTb FTc
Şekil
1.
ST
ve FT şekilde sınıflandırılmaktadır.
Kas Fibrilleri
![]() |
![]() |
![]() |
|||
SO FOG FG
(Slow Oksidatif) (Fast Oksidatif Glikolitik) (Fast Glikolitik)
yavaş kasılan Hızlı oksidatif
glikolitik Hızlı
glikolitik
Şekil
2.
Metabolik
açıdan kas liflerinin sınırlandırılması.
Kas
lifleri çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır ancak temelde iki tip
olarak ayrılırlar; ST ve FT.
Fibril Tiplerinin Özellikleri
ST
lifleri yavaş kasılma hızı ve düşük
ATPaz aktivitelerine sahiptirler. Yorgunluğa dirençli ancak güç üretme
yetenekleri düşük liflerdir. Kılcal damarlardan zengin olup, bol miktarda
mitakondria içerirler. Aerobik enerji üretiminde ihtiyaç duyulan enzimler bu liflerde
daha yoğundurlar, kırmızı renkli görünümlerinden dolayı kırmızı lifler
adı da verilmektedir.
FT
lifleri ise ST liflerinin aksine yüksek kasılma hızı ve myozin ATP az
aktivitesine sahiptirler. ST liflerinin
boyunu kısaltma hızı 17 mm/sn iken, FT ise 42 mm/sn hızla kasılabilmektedir.
Güç üretimleri yüksek olup, yorgunlukları çabuk oluşmaktadır. FTa lifleri ise FTb ve ST arasında bir özelliğe
sahip olup kanlanması da FTb’ye göre fazladır. FTb liflerinin aksine bol
miktarda mitakondiria içerirler ve daha çok aerobik sistem enzimlerine
sahiptirler (FTb’ye göre).
ST
lifleri enerjisini daha ziyade
mitakondiriada oksidatif olarak, FT lifleri i.se sarkoplazmada anaerobik glikoliz ile ATP
sentezinden sağlarlar. Kısaca ST lifleri aerobik, FT lifleri ise anaerobik
performansları daha yüksek olan liflerdir.
FT
ve ST kasılan lifler arasındaki temel
farklılıklar ise şu şekilde açıklanabilir:
·
FT liflerinin çapları iki kat daha
geniştir.
·
Enrjinin ATP-PC ve laktif sistemi
ile üretildiği FT liflerinde anaerobik enzimler daha fazladır, böylece FT
lifleri ile sağlanan maksimal güç ST’den
iki kat fazladır.
·
ST lifleri dayanıklılık ve özellikle
aerobik enerji üretimine daha müsaittirler. Mitakondri fazladır. Ayrıca
miyoglabin miktarı ve aerobik sistem enzimleri FT’ye göre oldukça fazladır.
·
Kitleye oranla kapiler (kılcal) sayısı da ST liflerine yakın bölgelerde, FT
liflerine komşu olan kapiller sayısına göre oldukça fazladır.
Kısaca,
FT lifleri kısa zaman diliminde yüksek güç üretimi, ST lifleri ise daha uzun
bir sürede bir kasılma derecesi ile dayanıklılığın temelini oluştururlar.
Kaslardaki Enzim Aktivitesi
ATP-PC
sistem ile ATP’nin resentesi için gerek olan enerji, kasta depo halinde bulunan
PC’nin parçalanması ile elde edilir. Kasların çoğunda ATP’nin iki-üç katı PC
bulunur. Kas içinde depo halinde bulunan PC sınırlıdır (0,3-0,5 mol) ve çok
yüksek şiddetle ve çok kısa süreli egzersizlerde (10sn’den daha kısa) eforlarda
kas kasılması için gerekli olan enerjinin önemli bir kısmını bu yolla
sağlanmaktadır. ATP ve PC konsantrasyonundaki en büyük düşüş faaliyetin ilk iki
dakikası içinde gerçekleşmekte ve bu süre
içinde kas torquesinde bir azalma yoktur. Kas tam olarak yorgunluğunda
(15dk’lık çalışmadan sonra) bile mevcut ATP konsantrasyonunun %76’sı
kullanılabilir durumdadır. Dinlenmenin ilk birkaç dakikasında hem ATP hem de PC
konsantrasyonu hızlı artmakta ve kas kuvvetini çok az değişmektedir. Laktik asit sistemle enerji üretildiğinde
ortamda oksijen olmadığı için glikojenin parçalanması ile enerji elde edilir. Bu sistemde glikozun
parçalanması ile iki pirüvik asit molekülü oluşur ve sitrik asit
döngüsüne giremediği için laktik asite dönüşerek kas
hücresinden intertisyel sıvı ve kana difuzyona uğrar. Ancak LA ortamın
PH değerini düşürürü ve mitakondrideki bazı enzimlerin aktivitesini engeller ve
yorgunluğa yol açar. LA oranı yüksekdikçe liflerin max gerimi (torque) düşer ve
FT lifleri daha fazla laktik asit ürettikleri için daha çabuk yorulurlar. Laktik asitin atılması 0,5-1 saat arasında
değişir.
SÜRAT
GEREKTİREN EGZERSİZLER ESNASINDA SOLUMUNSAL SÜREÇLER
Egzersizde akciğerden kana giren O miktarı
artar, çünkü her birim kana eklenen O ve dakika başına akciğer kan akımı
artar. Kan akımı 5.5 lt/dk’ya kadar yükselir ve alveolden kana O difüzyonunun
artışı ile birlikte kana daha çok O verilir. Normal istirahat şartlarında genç
bir erişkin erkekte 250mlt olan kana verilen O miktarı egzersizde 1lt/dk’ya
kadar çıkabilir.
Egzersizde
yükselen solunum dakika ventilasyonunun artışı yük altına giren kaslarda O
tüketimi ve CO üretiminin artmasına bağlıdır. Solunum dakika ventilasyonunda
meydana gelen artış O tüketiminin artışından ziyade CO üretiminde meydana gelen
artışa bağlıdır.
Egzersizde
solunum volümü ve frakansınnın artışı ile solunum dakika volümünde belirgin
artışlar meydana gelir. Şiddetli maksimal egzersizlerde solunum frekansı
dakikada 35-40 kadar ulaşabilir (60-70’e kadar arttığı da belirlenmiştir)
solumun volümü yaklaşık 2 lt’yi bulabilir. Bununla birlikte solunum dakika
volümü 100 lt’nin üzerinde bir değere
ulaşır ki (erkeklerde 180 lt/dk, bayanlarda 130 lt/dk) bu da ıstırahat halinde
6lt/dk olan solunum volümünde meydana gelen 25-30 katlık bir artışı gösterir.
Ventülasyon sadece egzersizde değil egzersizden önce ve sonrada artış gösterir.
Maksimal
egzersizlerde solunum volümündeki artışa solunum frekansında meydana gelen
artışlarda eşlik eder. Maksimal egzersizlerde kararlı denge oluşmadığı gibi la
ile CO üretimindeki artışlara bağlı olarak ventülasyon daha da artar.
Egzersizde meydana gelen ventülasyon artışından sorumlu olan CO üretiminin
artışı ve kimyasal uyarılardır.
Egzersiz
sonrasında ventilasyon; egzersiz sonrasında solunum frekansı O borcu
ödeninceye kadar bazal düzeye inmez. Egzersiz sonrası solunumu etkileyen O ve
CO değil, bilakis La asit birikiminden dolayı artan hidrojen iyonu
yoğunluğudur. La asit ve dolayısıyla
hidrojen iyonlarının uzaklaştırılması ile birlikte solumun fonksiyonları da
bazal şartlara döner. Toparlanma ve O borcu bahsinde ayrıntılı olarak izah
edildiği gibi ventülasyon egzersiz sonrası O borcu ödeninceye kadar istirahat
düzeyine dönemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız için teşekkürler...