1 Şubat 2013 Cuma

SÜRAT ve TANIMI


SÜRAT ve TANIMI


Sürat denilen kavram, sporda başarıyı belirleyen önemli motorsal yetilerden biridir, fakat diğer yetilere oranla geliştirilmesi en sınırlı olan  genellikle bireyin kalıtsal özellikleri ile belirlenen, %10 kadar sonradan çalışmalar ile geliştirilebilen bir özelliktir.

Bu konu hakkında yapılan  belli başlı tanımlar şunlardır:

Zaciorskij, sürat motorik bir aksiyonu  mevcut  bir  ortamda en kısa süre  içerisinde tamamlayabilme yetisi” olarak,

Grosser ise; sporda sürat “bir  uyaran sonucunda en kısa zamanda reaksiyon gösterebilme yetisidir. Başka bir  ifade  ile farklı dirençlerde olabildiğince yüksek hızda uygulanan harekettir” diye tanımlamışlardır. 

Genel bir tanımla “Dış dirençlere karşı, bir  uyaranla başlayan ve belirlenmiş hareketin tamamlanması, belirlenmiş mesafenin kat edilmesi için  geçen zaman süresinin azlığı ile  oluşan fiziksel bir  değerdir”.

Süratin Spor Açısından Önemi

         Sporlarda gerek duyulan en önemli biyomotor yetilerden biri de, sürat, ya da çok hızlı  bir biçimde yol alma ya da hareket etme niteliğidir. Mekanik bakış açısına göre sürat, mesafe ile zaman arasındaki oran ile açıklanır. Sürat terimi üç öğeyi içermektedir.

1.   Tepki süresi
2.   Zaman birimi başına hareket etme sıklığı
3.   Verilen bir mesafe üzerinde yer değiştirme sürati 

Bu üç etmen arasındaki korelasyon (karşılıklı ilişki) kişinin, sürat gerektiren bir alıştırmadaki verimini belirlemesine öncülük eder. Bu nedenle, sürat koşusunda final sonucu sporcunun başlangıçtaki tepkisine, tüm yarış boyunca yol alma süratine ve adım sıklığına bağlıdır.

Sprint yarışlar, boks, eskrim, hokey, takım sporları ve benzeri bir çok sporda sürat belirleyici bir yetidir. Belirleyici bir etmen olmadığı sporlarda ise antrenmana sürat etkinliklerinin dahil edilmesi yüksek yeğinlikteki antrenmanın elde edilmesini destekler. Sonuç olarak sürat antrenmanı nerede ise her spor için vaz geçilemeyen temel bir yeti olmaktadır.

SÜRATİ ETKİLEYEN ETMENLER

1- KALITIM

Kuvvet ve dayanıklılık antrenmanı ile gelişim değerleri karşılaştırıldığında, sürat antrenmanında, bir kimsenin genetik yapısı tarafından belirlenen doğal yetenek düzeyi gelecekteki temel verimlerinin belirleyicisidir. Sinirsel süreçlerin hareketliliği, uyarılma ve engelleme arasındaki çabuk değişim sinir-kas eş uyumu ve bu eş uyumu düzenleme niteliği yüksek düzeyde motorsal hareket sıklığını görülmesinin koşullarını oluşturur. Bunun yanında sinirsel uyarıların yeğinliği ve sıklığı, yüksek düzeyde sürat etkinliklerinin gerçekleştirilmesi için belirleyici etmenler olarak gözükmektedir.


2- TEPKİ SÜRESİ

Bir kimsenin uyarımlara karşı ilk kassal tepki ya da hareketi gerçekleştirebilmesi arasındaki süreyi belirleyen kalıtsal bir  özelliktir. Tepki süresi; spor alanında basit, karmaşık ve seçme tepkiler  olarak görülmektedir. Basit tepkiler; önceden belirlenmiş uyarılara karşı verilen istemli yanıt tepkisi ile belirlenir. Seçme ya da karmaşık teptiler de  ise  verilen uyarılardan birisi seçilmek zorundadır. Bu tür tepkilere doğal olarak  tepki süresi basit tepkilere göre  daha yavaştır. Gecikme uyaran sayısına bağlı olarak verilen bir tepki olan refleks süresi (örneğin dış uyarana karşı kirişlerin verdiği yanıt) karıştırılmamalıdır. İşitsel uyaranlara karşı antrenmansız sporcular (17-27sn) tepki  verirken antrenmanlı uluslar arası sporcularda bu değer 0,5-0,7 arasındadır.

3- DIŞ DİRENÇLERİ AŞMA YETENEĞİ

Çoğu sporda çabuk kuvvet, kasılma kuvveti yada sporcunun kuvvet sergileme yeteneği hızlı hareket edebilmede belirleyici olana etmenlerdir.  Antrenmanlar ve yarışmalarda sporcuların çabucak hareket etmesine engel olan dış etmenler, yer çekimi kuvveti, araçlar, çevre (su, kar, rüzgar vb.) ve rakipler tarafından oluşturulur. Bu tür dış etmenleri aşmak için kişi, kendi çabuk kuvvetini arttırmak zorundadır. Böylece kas kasılma kuvveti arttırılarak uygulanan beceride kişinin ivmeli bir biçimde hızının artışı sağlanır.

Çoğunlukla bir beceri çabucak uygulanmamakta, ayrıca aynı zamanda uzun bir süre içerisinde de tekrar edilmemektedir. Böylece sürat antrenmanında çabuk kuvvetin geliştirilmesi, uzun süreli etkinliklerde çabukluğun sergilemesini kolaylaştıran kassal dayanıklılık gelişimi ile desteklenmelidir.

4- TEKNİK

Bir kişinin sürati, hareket sıklığı, tepki süresi ve tekniğin (bir hareketin optimal düzeyde ve mümkün olan en az enerji ile uygulanması) bir işlevidir. Etkili bir biçimde hareket yapısının kazanılması kaldıraç kollarının kısaltılması, ağırlık merkezine doğru uygun bir yol alınması, enerjiyi etkin bir biçimde kullanarak kolaylaştırılır. Ayrıca antagonist çalışan kasların istekli ve refleks gevşemelerinin bir sonucu olarak becerilerde yüksek düzeyde etkinlik sağlamak amacı ile antagonist kasların işlevi üzerine yoğunlaşılmasıdır.

5- YOĞUNLAŞMA VE İSTENÇ GÜCÜ

Çabuk hareketlerin yüksek düzeyde çabuk kuvvete bağlı olarak gerçekleştirildiği görülmektedir. Bunun yanında bir hareketin sürati sadece sinirsel süreçlerin hareketliliği ve uyum yeteneği ile değil aynı zamanda  da sinirsel uyaranların yüksek düzeyde bir sıklıkta hareket becerilerine tam olarak  yoğunlaştırılması ile sağlanır. İstenç gücü ve yoğunlaşma (konsantrasyon)  yüksek düzeyde sürat etkinliklerinin gerçekleştirilmesi için önemli belirleyici etmenlerdir. Bu açıdan sporcunun istenç gücünü geliştirmek için sürat antrenmanlarında özel çalışmaların yapılaması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

6- KAS ESNEKLİĞİ

Doğru bir hareket tekniğinin ve yüksek sıklıkta hareket yenilenmelerinin gerçekleştirilmesinde agonist ve antogonist kasların karşılıklı olarak gevşeme  yetenekleri  ile kas esneklikleri önemli belirleyici etmenlerdir. Ayrıca iyi geliştirilmiş eklem hareketin büyük genliklerde (ör: uzun adım atlama) yapılmasına olanak sağlar. Bilindiği gibi sprint yaparken uzun adımlarla koşulması önemli bir belirleyici etmendir. Bu bağlamda özellikle kalça ve dizler için günlük hareketlilik çalışmaları bir zorunluluk olarak görülmelidir.

SÜRATİ ETKİLEYEN FİZYOLOJİK ETKENLER

1)  FİBRİL YAPISI

                                                                     Kas Fibrilleri
 



                    ST                                                      FT
          (Yavaş kasılan)                                      (Hızlı  kasılan)
 



                                                            FTa              FTb                  FTc
Şekil 1.
ST ve FT şekilde  sınıflandırılmaktadır.

                                             Kas Fibrilleri

 



                 
               SO                                      FOG                                FG
    (Slow Oksidatif)               (Fast Oksidatif Glikolitik)            (Fast Glikolitik)
    yavaş kasılan                       Hızlı oksidatif glikolitik                Hızlı glikolitik

Şekil 2.
Metabolik açıdan kas liflerinin sınırlandırılması.

Kas lifleri çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır ancak temelde iki tip olarak ayrılırlar;  ST ve FT.

Fibril Tiplerinin Özellikleri

ST lifleri yavaş kasılma  hızı ve düşük ATPaz aktivitelerine sahiptirler. Yorgunluğa dirençli ancak güç üretme yetenekleri düşük liflerdir. Kılcal damarlardan zengin olup, bol miktarda mitakondria içerirler. Aerobik enerji üretiminde  ihtiyaç duyulan enzimler  bu liflerde  daha yoğundurlar, kırmızı renkli görünümlerinden dolayı kırmızı lifler adı da verilmektedir.

FT lifleri ise ST liflerinin aksine yüksek kasılma hızı ve myozin ATP az aktivitesine sahiptirler.  ST liflerinin boyunu kısaltma hızı 17 mm/sn iken, FT ise 42 mm/sn hızla kasılabilmektedir. Güç üretimleri yüksek olup, yorgunlukları çabuk oluşmaktadır. FTa  lifleri ise FTb ve ST arasında bir özelliğe sahip olup kanlanması da FTb’ye göre fazladır. FTb liflerinin aksine bol miktarda mitakondiria içerirler ve daha çok aerobik sistem enzimlerine sahiptirler (FTb’ye göre).

ST lifleri enerjisini daha  ziyade mitakondiriada  oksidatif  olarak, FT lifleri i.se  sarkoplazmada anaerobik glikoliz ile ATP sentezinden sağlarlar. Kısaca ST lifleri aerobik, FT lifleri ise anaerobik performansları daha yüksek olan liflerdir.

FT ve ST kasılan lifler  arasındaki temel farklılıklar ise şu şekilde açıklanabilir:
·         FT liflerinin çapları iki kat daha geniştir.
·         Enrjinin ATP-PC ve laktif sistemi ile üretildiği FT liflerinde anaerobik enzimler daha fazladır, böylece FT lifleri ile  sağlanan maksimal güç ST’den iki kat fazladır.
·         ST lifleri dayanıklılık ve özellikle aerobik enerji üretimine daha müsaittirler. Mitakondri fazladır. Ayrıca miyoglabin miktarı ve aerobik sistem enzimleri FT’ye göre oldukça fazladır.
·         Kitleye  oranla kapiler (kılcal) sayısı  da ST liflerine yakın bölgelerde, FT liflerine komşu olan kapiller sayısına göre oldukça fazladır.

Kısaca, FT lifleri kısa zaman diliminde yüksek güç üretimi, ST lifleri ise daha uzun bir sürede bir kasılma derecesi ile dayanıklılığın temelini oluştururlar.

Kaslardaki Enzim Aktivitesi

ATP-PC sistem ile ATP’nin resentesi için gerek olan enerji, kasta depo halinde bulunan PC’nin parçalanması ile elde edilir. Kasların çoğunda ATP’nin iki-üç katı PC bulunur. Kas  içinde depo halinde  bulunan PC sınırlıdır (0,3-0,5 mol) ve çok yüksek şiddetle ve çok kısa süreli egzersizlerde (10sn’den daha kısa) eforlarda kas kasılması için gerekli olan enerjinin önemli bir kısmını bu yolla sağlanmaktadır. ATP ve PC konsantrasyonundaki en büyük düşüş faaliyetin ilk iki dakikası içinde gerçekleşmekte ve bu süre  içinde kas torquesinde bir azalma yoktur. Kas tam olarak yorgunluğunda (15dk’lık çalışmadan sonra) bile mevcut ATP konsantrasyonunun %76’sı kullanılabilir durumdadır. Dinlenmenin ilk birkaç dakikasında hem ATP hem de PC konsantrasyonu hızlı artmakta ve kas kuvvetini çok az değişmektedir.  Laktik asit sistemle enerji üretildiğinde ortamda oksijen olmadığı için glikojenin parçalanması ile  enerji elde edilir. Bu sistemde glikozun parçalanması ile iki pirüvik asit molekülü oluşur ve  sitrik asit  döngüsüne giremediği için laktik asite dönüşerek  kas  hücresinden intertisyel sıvı ve kana difuzyona uğrar. Ancak LA ortamın PH değerini düşürürü ve mitakondrideki bazı enzimlerin aktivitesini engeller ve yorgunluğa yol açar. LA oranı yüksekdikçe liflerin max gerimi (torque) düşer ve FT lifleri daha fazla laktik asit ürettikleri için daha çabuk yorulurlar.  Laktik asitin atılması 0,5-1 saat arasında değişir.

SÜRAT GEREKTİREN EGZERSİZLER ESNASINDA SOLUMUNSAL SÜREÇLER

 Egzersizde akciğerden kana giren O miktarı artar, çünkü her birim kana eklenen O ve dakika başına akciğer kan akımı artar. Kan akımı 5.5 lt/dk’ya kadar yükselir ve alveolden kana O difüzyonunun artışı ile birlikte kana daha çok O verilir. Normal istirahat şartlarında genç bir erişkin erkekte 250mlt olan kana verilen O miktarı egzersizde 1lt/dk’ya kadar çıkabilir.

Egzersizde yükselen solunum dakika ventilasyonunun artışı yük altına giren kaslarda O tüketimi ve CO üretiminin artmasına bağlıdır. Solunum dakika ventilasyonunda meydana gelen artış O tüketiminin artışından ziyade CO üretiminde meydana gelen artışa bağlıdır.

Egzersizde solunum volümü ve frakansınnın artışı ile solunum dakika volümünde belirgin artışlar meydana gelir. Şiddetli maksimal egzersizlerde solunum frekansı dakikada 35-40 kadar ulaşabilir (60-70’e kadar arttığı da belirlenmiştir) solumun volümü yaklaşık 2 lt’yi bulabilir. Bununla birlikte solunum dakika volümü 100 lt’nin üzerinde bir  değere ulaşır ki (erkeklerde 180 lt/dk, bayanlarda 130 lt/dk) bu da ıstırahat halinde 6lt/dk olan solunum volümünde meydana gelen 25-30 katlık bir artışı gösterir. Ventülasyon sadece egzersizde değil egzersizden önce ve sonrada artış gösterir.

Maksimal egzersizlerde solunum volümündeki artışa solunum frekansında meydana gelen artışlarda eşlik eder. Maksimal egzersizlerde kararlı denge oluşmadığı gibi la ile CO üretimindeki artışlara bağlı olarak ventülasyon daha da artar. Egzersizde meydana gelen ventülasyon artışından sorumlu olan CO üretiminin artışı ve kimyasal uyarılardır.

Egzersiz sonrasında ventilasyon; egzersiz sonrasında solunum frekansı O borcu ödeninceye kadar bazal düzeye inmez. Egzersiz sonrası solunumu etkileyen O ve CO değil, bilakis La asit birikiminden dolayı artan hidrojen iyonu yoğunluğudur. La asit  ve dolayısıyla hidrojen iyonlarının uzaklaştırılması ile birlikte solumun fonksiyonları da bazal şartlara döner. Toparlanma ve O borcu bahsinde ayrıntılı olarak izah edildiği gibi ventülasyon egzersiz sonrası O borcu ödeninceye kadar istirahat düzeyine dönemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız için teşekkürler...